Haberler

FİLİSTİN'İN DE ORDUSU OLMALIDIR

İsrail'in son Gazze Saldırısının hedeflerinin neler olabileceğini 15 Ocak 2009 tarihli “İsrail Savunma Savaşına Zorlanmalıdır” başlıklı yazımızda ifade etmeye çalışmıştık.

Hatırlanırsa o yazımızda, saldırıda ulaşmak istediği hedefleri ifade ettikten sonra ;

En geç 20 Ocak 2009 tarihine kadar, yaptığı hamle ile ve daha sonraki hamleler için elde ettiği avantajla, birlikleri de fazla yıpranmadan, sanki bir sürek avı zamanı kadar bir süre içinde, Filistine ve tüm dünyaya şartsız olarak “ATEŞ KES” kabul ettirmek olabilir.” demiştik.

Saldırı 18 Ocak 2009 tarihinde durdurulmuş, 21 Ocak 2009 tarihinden itibaren de çekilme başlamıştır. Ama kuşatmanın ve ablukanın daha sıkı olarak devam edeceği kanaati devam etmektedir.

İsrail Dışişleri Bakanının beyanatlarından, saldırının, bizim işaret ettiklerimize benzer amaçlarla yapıldığı anlaşılmaktadır.

İsrail açıkça, “ihtiyaç duyduğumuzda askerî harekât yaparız”, “bize de kimse karışamaz ve İsrail'i kimse engelleyemez” demektedir.

İSRAİL SAVUNMA SAVAŞINA ZORLANMALIDIR

FİLİSTİN-2

 

Her şeyin bir doyum noktası vardır. Savaşlarda da doyum noktası, zaferin hezimete dönüştüğü, taarruz veya savunmanın sürdürülebildiği son noktadır. Liderler ve ehliyetli komutanlar, bu noktaya gelmeden önce ateşkesin ve barışın yapılmasını planlarlar.

İsrail'deki Yahudi Nüfusu dört milyon civarındadır. Askerlik çağındaki erkek nüfusu en fazla 700 bin olabilir. Ordusunun seferi kadrosu ise 500 bin civarındadır. Bütün yedeklerini göreve çağırmak mecburiyetinde kalsa, evinde ve işinde kimse kalmaz. Bu hali uzun süre devam ettiremez.

Bugüne kadar uyguladığı savaş stratejisi, baskın şeklinde ve yoğun hava desteğinde, zırhlı birliklerle taarruz ederek, hedeflerini süratle ele geçirmek, bu safhaya yaklaşırken BM ve batı ülkelerinin araya girmesini sağlayarak, taarruzlarının hızı kesilmeden, ateşkes yapmaktır.

İSLÂMIN GARİP VE YETİM ÇOCUKLARI

Her gün yeni bir katliam.

Ülkelere öldürerek giriyorlar.

Girdikten sonra öyle karıştırıyorlar ki, kan durmuyor.

2003 yılından beri Irak'ta 650 bin sivil katledilmiş.

Afganistan'da her yıl binlerce sivil hayatını kaybediyor.

Filistin, 60 yıldır kan ağlıyor. Açık hapishane gibi..

İsrail, bütün modern harp gücü ile, sınırsız şekilde, 27 Aralık 2008'den beri beş gündür Gazze'yi bombalıyor. Bu yazının yazıldığı 31 Aralık itibariyle, 380 şehit, en az 1700 yaralı var.

İslâm aleminde, tepkiler çığ gibi, ama sonuç yok.

Katliam resimleri içimizi sızlatıyor.

Bu Ülkeler, “İslâmın Garip ve Yetim” Ülkeleridir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden Çifte Standart

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Abdullah Öcalan'ın 1999 yılında DGM'de yargılanması sırasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkıyla ilgili 6'ncı, gözaltı süresinin uzunluğuyla ilgili 5'inci ve kötü muameleyle ilgili 3'üncü maddesinin ihlal edildiğine ilişkin 2003 yılı Mart ayında alınan kararı değiştirmemiş ve adil yargılanmadığını ileri sürerek , Terörist Başının yeniden yargılanması ya da dava dosyasının yeniden açılması gerektiğine dair gerekçeli son kararını Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine sunmuştur.

Terörist başının yargılanması sırasında, Devlet Güvenlik Mahkemelerimizin Kuruluşunda bulunan asker üye, Kuruluştan çıkarılmış, verilen idam kararı ise uygulanmayıp askıya alınmış ve idam cezası kaldırılmıştır.

Bütün bunlara rağmen yargılamanın adalete uygun şekilde olmadığı gerekçesi ile yeniden yargılama veya dava dosyasının yeniden açılması talep edilmektedir.

Hem şahsım, hem de mensubu bulunduğum Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Üyelerimiz; fikir, düşünce ve eylemleri ile en uzağımızda bile olsa; her hangi bir kişinin savunması alınmadan veya savunma alınma safhasında insanlık dışı yöntemler kullanılarak; hukuk dışı ve hatta yasa dışı yöntemlerle yargılanmasının veya yargısız suçlu muamelesi yapılmasının, bu işlemleri yapan kişi ve kuruluşlara hiçbir değer kazandırmadığı gibi bu yargılama ve sonucunda tesis edilen işlemlerin de zulüm niteliği taşıdığına inanlardanız.

BİZİMKİLERE NE OLUYOR

Ülkeleri yabancı silahlı güçler tarafından işgal edilen Milletlerin, her türlü imkânı kullanarak, nizami ve gayri nizamî kuvvetleri ile işgalciye direnmesi ve onunla mücadele etmesi, en doğal HAKKI ve en başta gelen ÖDEVİDİR.

Günümüzde ülkeleri işgal, kendileri esir edilen milletler Müslüman Milletlerdir. Canları, malları, namusları, kutsalları ve bütün değerleri ayaklar altına alınan, şehirleri, kasabaları, köyleri harabeye çevrilen bu insanlar, işgalciye direnince bütün dünya ayağa kalkıyor. Bu kutsal direnişi İslâmî Terör olarak isimlendiriyor.

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) İLE ABD NE AMAÇLAMIŞ OLABİLİR:

Büyük Orta Doğu veya Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Grubu olarak isimlendirilen Projenin kapsamı içindeki Ülkelerin oluşturduğu coğrafya; 

  • Dünya adası olarak isimlendirilen Avrupa-Asya-Afrika Kıtalarını bir kuşak şeklinde ortadan bölen; 

  • Elinde bulundurana en önemli deniz geçit ve boğazlarına da egemen olarak Dünya Adasının kuzeyini de güneyini de hava ve deniz güçleri ile kontrol imkânı veren; 

  • Birleşmeleri halinde dünya hakimiyet mücadelesinde gerçek söz sahibi olma imkanına sahip olan Müslüman Milletleri, bu emellerini hayal bile edemeyecekleri şekilde, kendi içlerinden çıkaracakları kukla iktidarlarla kontrol etme fırsatı bahşeden, 

  • Sahip olduğu enerji kaynakları ve deniz ulaştırmasının kavşak noktaları ile Dünya Ekonomisine yön verme imkânını hep elinde bulunduran, 

  • Semavî üç büyük dinin Kutsal Mekânlarını bünyesinde bulunduran, 

  • Aynı zamanda da güçlü ekonomiler için vazgeçilmez bir pazar özelliği bulunan, 

  • NATO’nun hedefine oturttuğu Müslüman Milletlerin Yurtlarını ihtiva eden, 

Elinde bulunduran güce daha nice avantajlar bahşeden bir coğrafyadır.

BÜYÜK GÜÇLERİN ULUSLARARASI POLİTİKALARI

TERÖRLE VARMAK İSTEDİKLERİ HEDEFLER

VE

SİNSİ BOMBALARDA TÜRKİYE DÜŞMANINI ARIYOR

 

Ülkemiz, 20 yılı aşkın bir aradan sonra, 15 Kasım 2003 tarihinde Beyoğlu'ndaki NEVE ŞALOM ve Şişli'deki BETHYAOKOV sinagoglarının önünde; 20 Kasım 2003 tarihinde de İstiklal Caddesindeki İngiliz Başkonsolosluğunun önü ile 4. Levent'teki HSBC Bank Genel Müdürlük binası önünde , tahrip gücü yüksek patlayıcıların hareket halindeki araçlar içinde infilâk ettirilmesi ile, Şehirlerimizde terör harekâtının yeniden başlatıldığı sinyalini veren SABOTAJLARLA sarsıldı. 58 vatandaşımızın ölümüne, 500'den fazla vatandaşımızın yaralanmasına, ayrıca da çevrede büyük maddi hasara sebep olan patlamalar, ülkemizde ve dünyada büyük yankılar uyandırdı ve farklı yorumlara sebep oldu. (26 Aralık 2003 tarihinde İstanbul Valisi Muammer Güler tarafından yapılan açıklama:'' Yürütülen soruşturmalar, alınan ifadeler,yapılan sorgulamalara göre bu saldırılar, El Kaide'nin Türkiye'de yapılanmaya çalışan unsurlarınca gerçekleştirilmiştir. Yakalanan şahısların yapılan soruşturmasında daha önceden deşifre edilen herhangi bir dini motifli örgütle irtibatları tespit edilememekle beraber, hiç bir şahıs hakkında da arşivlere intikal eden bir bilgiye rastlanılmamıştır. Bu örgütün İstanbul'daki faaliyetlerinin çökertildiği rahatlıkla söylenebilir.'' -26 Aralık 2003 tarihli gazeteler-)

Hizmetlerimiz hakkında ve ihtiyaçlarınız ile ilgili detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçin...

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Ürünlerimiz ve Hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için tıklayınız.

Whatsapp İletişim Hattı