İSLÂMIN GARİP VE YETİM ÇOCUKLARI
Her gün yeni bir katliam.
Ülkelere öldürerek giriyorlar.
Girdikten sonra öyle karıştırıyorlar ki, kan durmuyor.
2003 yılından beri Irak'ta 650 bin sivil katledilmiş.
Afganistan'da her yıl binlerce sivil hayatını kaybediyor.
Filistin, 60 yıldır kan ağlıyor. Açık hapishane gibi..
İsrail, bütün modern harp gücü ile, sınırsız şekilde, 27 Aralık 2008'den beri beş gündür Gazze'yi bombalıyor. Bu yazının yazıldığı 31 Aralık itibariyle, 380 şehit, en az 1700 yaralı var.
İslâm aleminde, tepkiler çığ gibi, ama sonuç yok.
Katliam resimleri içimizi sızlatıyor.
Bu Ülkeler, “İslâmın Garip ve Yetim” Ülkeleridir.
Ama Çaresizlik, bu “Garip ve Yetim Çocuklar”a yardım edememek, daha da çok acı veriyor.
Protestolar yetmiyor. Katliamları önleyemiyor. Bir buçuk miyar Müslüman'dan vebali kaldırmıyor.
Ordularımız var. Donanmamız var. Modern hava gücümüz var. Ama, mazlumu koruyamıyoruz.
Caydırıcılık eldeki gücü cesaretle kullanmakla mümkündür.
Gönül isterdi ki, Gazze bombalanmaya başlanınca, İslâm savaş gemileri Doğu Akdeniz'e yönelmeliydi. Hava gücü Doğu Akdeniz'de tatbikat yapmalı idi.
Adamlar saldırmadan önce, Türkiye'yi ve Mısır'ı ziyaret ediyorlar. Caydırılabilseydi, saldıramazdı.
Ortadoğu’yu kana bulayan, istikrarı bozan, bölgedeki maddi ve manevî değerleri tahrip eden, İslâm Ülkelerinin çözülmesi için gizli-açık faaliyetlerini sürdüren, bölgedeki batı destekli ABD-İSRAİL askerî varlığıdır.
Filistin’deki silahlı örgütler, Lübnan’daki Hizbullah ve Irak’taki mukavemet örgütleri ve faaliyetleri, işgal gerçeğinin ortaya çıkardığı, öz savunma organizasyonlarıdır. Kendi ülkelerini savunan bu mukavemet örgütleri aynı zamanda, Türkiye dahil diğer Ortadoğu ülkelerini de savunmaktadırlar.
İslâm alemi için yakın gelecekte, en öncelikli ve önemli tehdit, Ortadoğu’daki batı destekli ABD-İSRAİL askerî varlığıdır. Türkiye dahil bazı İslâm Ülkeleri kendisini yakın gelecekte tehdit edecek güçle, onun işini kolaylaştıracak şekilde işbirliği ve ittifak içinde bulunmaktadır.
İslâm Ülkeleri arasında bir “savunma işbirliği”nin olmaması ve işgallere karşı mukavemet edecek müşterek bir iradenin bulunmaması, mütecaviz güçlerin iştahını kabartmaktadır. İslâm Ülkelerini temsil eden bir iradeye bağlı; kara, deniz ve havadan nakledilebilen; işgale maruz kalan İslâm Ülkesinin talebi üzerine sevk edilebilecek; İslâm Ülkelerinden her hangi birinin topraklarında konuşlandırılmış; modern silâhlarla donatılmış ve aktif bir “İslâm Ani Müdahale Gücü” oluşturulabilmiş olsaydı, benzeri durumlarda, yüksek derecede, tecavüzden caydırıcı etki yapardı. Ne yazık ki Müslüman Devletler, milletlerini koruyacak organizasyonlardan çok uzaktırlar.
Barışın temini, tehdit eden silahlı gücü durdurabilecek askeri güçle mümkündür. Bu nedenle tecavüzler mukabele görmelidir. Silahlı Kuvvetler, ateşi tutan eldeki maşalar gibidir. Bu ateşin yaktığı ülkeler, misillemelerini maşayı tutan ellere yöneltemedikleri sürece, yangından kurtarılamazlar. Teknolojik gerilik, yangını hasmın topraklarına taşımaya engel değildir. İslâm Ülkeleri, ellerindeki imkânlarla öncelikle, topraklarını karış karış savunma organizasyonları geliştirmeli, buna paralel olarak, muhtemel tehditleri, hasmının topraklarında caydırma yöntemlerini hazırlamalı ve sonra da müşterek savunma işbirliğini teşvik etmelidirler.
Türkiye, İslâm Ülkelerinin beklentileri istikametinde, batının ve ABD’nin güdümünden kurtulup, bölgemizde liderliğe götüren politika ve stratejileri geliştirmek zorundadır. Ortadoğu’daki mevcut politik ve askerî durum ve İslâm ülkelerinin beklentileri, Türkiye’nin önderliğidir.
İran ve Suriye bu işbirliğine dünden razı.
Yetimlerimize sahip çıkalım. Çok geç kalmadan. 29 Aralık 2008
Adnan Tanrıverdi
E. Tuğgeneral
ASDER Gnl. Bşk.