İsrail Savunma Savaşına Zorlanmalıdır (12 Ocak 2009)

İSRAİL SAVUNMA SAVAŞINA ZORLANMALIDIR

FİLİSTİN-2

 

Her şeyin bir doyum noktası vardır. Savaşlarda da doyum noktası, zaferin hezimete dönüştüğü, taarruz veya savunmanın sürdürülebildiği son noktadır. Liderler ve ehliyetli komutanlar, bu noktaya gelmeden önce ateşkesin ve barışın yapılmasını planlarlar.

İsrail'deki Yahudi Nüfusu dört milyon civarındadır. Askerlik çağındaki erkek nüfusu en fazla 700 bin olabilir. Ordusunun seferi kadrosu ise 500 bin civarındadır. Bütün yedeklerini göreve çağırmak mecburiyetinde kalsa, evinde ve işinde kimse kalmaz. Bu hali uzun süre devam ettiremez.

Bugüne kadar uyguladığı savaş stratejisi, baskın şeklinde ve yoğun hava desteğinde, zırhlı birliklerle taarruz ederek, hedeflerini süratle ele geçirmek, bu safhaya yaklaşırken BM ve batı ülkelerinin araya girmesini sağlayarak, taarruzlarının hızı kesilmeden, ateşkes yapmaktır.

Yani, İsrail Ordusu taarruzî harekât için hazırlanmış bir ordudur. Kurulu birlikleri ile taaruzu yürütürken, yedeklerini seferber edip, hedeflere ulaşan birliklerini yedeklerle değiştirmek suretiyle, yormadan, muharebe sahası dışına çıkarmaktadır. Son Gazze Saldırısında da (27 Aralık 2008), saldırının onyedinci gününde, yedeklerini cepheye sevk ettiği haberini almaktayız. Her halde, öldürmekten yorulan birliklerini değiştirmek için.

İsrail'i mağlup etmek için, savunmaya zorlanmalı, bütün kuvvetleri angaje edilmeli ve savaşın süresi uzatılmalıdır.

27 Aralık 2008 Gazze Saldırısın'da İsrail'in HEDEFLERİ neler olabilir?

ABD'nin yeni Devlet Başkanı Barack Hüseyin Obama'nın, barışçı bir tavır sergileyeceği (ABD buna muhtaçtır) deklare edilmektedir. Barış havarisi gibi gelecek, ABD ve İsrail'in son hattine varan zulmündan, Filistin ve Irak halkını kurtarıcı rolü oynayacaktır. O halde İsrail'in bu saldırıdaki hedefleri, ABD Başkanlarının devir ve teslimi yapılmadan:

  • Gazze'deki yerleşim birimlerini kuşatarak, Batı Şeria'da yaptığı gibi, köy, kasaba ve şehirlerin, çevresinde tesis edeceği kontrol noktaları ile, birbirleri ile irtibatını kesmek,

  • Gazze Şeridini tamamen ablukaya alarak dış dünya ile irtibatını tamamen koparmak,

  • Gazze'deki Mukavemete büyük bir darbe vurmak,

  • Gazze Şeridindeki Filistin halkının kaynaklarını imha ederek ve şehirlerini tahrip ederek, yoksulluğa sevketmek,

  • Araplara ve tüm İslâm Alemine gözdağı vermek,

  • Ortadoğu'da rakipsiz bir güç olduğunu ilan etmek,

  • Parlamento seçimlerinde iktidar partisine puan kazandırmak,

  • En geç 20 Ocak 2009 tarihine kadar, yaptığı hamle ile ve daha sonraki hamleler için elde ettiği avantajla, birlikleri de fazla yıpranmadan, sanki bir sürek avı zamanı kadar bir süre içinde, Filistine ve tüm dünyaya şartsız olarak “ATEŞ KES” kabul ettirmek olabilir.

Uygun Ateş Kes Şartları Nasıl Olmalıdır?

İsrail'in Filistini benzeri hamleler ile adım adım genişleyerek yok ettiği unutulmamalıdır. Verilen şehitlerin, çekilen yokluk ve acıların, yıkılan şehirlerin bir karşılığı, İsrail'den alınmadan, Filistin Halkı pes etmemelidir. Gerekirse, aynı kayıpları tekrar vermeyi göze alarak geleceğini riske atmayan bir ateşkes istemelidir. Bunun için;

  • İsrail tarafından Hamas, Filistin Devletinin Meşru Hükümeti olarak tanınmalıdır.

  • İsrail Askeri varlığı, Gazze Şeridinden tamamen çekilmelidir.

  • Gazze Şeridi etrafındaki abluka kaldırılmalıdır.

  • Gazze Limanı uluslarası deniz trafiğine açılmalıdır.

  • Gazze'ye gelecek her türlü yardımın hiçbir şekilde engelenmiyeceği garanti edilmelidir.

  • Gazze'deki Filistin Halkının maddi ve manevi zararı tazmin edilmelidir.

  • İslâm Ülkelerinden oluşturulacak bir barış gücünün Gazze'de konuşlandırılması kabul edilmelidir.

  • Barış görüşmeleri “ateş kes”ten itibaren, üç ay içinde başlatılmalıdır.

Türkiye Ne Yapmalıdır?

En geç orta vadede, Türk ve İsrail Silahlı Kuvvetlerinin karşı karşıya geleceği artık görülmelidir. İsrail ile dostluktan ziyade düşmanlığı gerektirecek bir hedef çakışması mevcut olduğu unutulmamalıdır. Filistin'deki mukavemetin devamı Türkiye'nin güvenliği için de gereklidir. İsrail'in genişlemesine müsaade edilmemelidir. Bunun için İsrail'in 1949'da Birleşmiş Milletlerce belirlenmiş sınırları dışına taşmasını engelleyecek derecede milli güç unsurlarını devreye sokmalıdır.

Türkiye, İsrail'e, Arap ve İslâm Dünyasına ve batıdaki İsrail destekçilerine, kararlılığını göstermek için:

  • Mesele TBMM'de görüşülerek, Siyasî kararlılık gösterilmelidir.

  • Uluslar arası gayretler sürdürülmeli, İslâm Ülkelerinde askerî güç kullanma hususu teşvik edilmelidir.

  • Türkiye'nin İsrail'deki Büyük Elçisi geri çekilmelidir.

  • Türk-İsrail Askerî ve Eğitim İşbirliği Anlaşması askıya alınmalıdır.

  • Türk-İsrail Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşması ve Askerî İhalelerin ödemeleri askıya alınmalıdır.

  • Doğu Akdenizin Uluslar arası sularında, Kara. Deniz ve Hava unsurlarımızın iştirak edeceği, müşterek askerî bir tatbikat icra edilmelidir.

  • Türkiye'den kaldırılacak yardım konvoyları, Türk savaş gemilerinin refakatinde Gazze Limanına indirilmelidir.

  • Gazze'deki mukavemet örgütleri, tanksavar ve alçak irtifa uçaksavar silahları ile desteklenmelidir.

  • Filistin'in Meşru hükümetinin ileri sürdüğü şartlar kabul edilinceye kadar, Ateş Kes konusunda Filistin'e baskı yapılmasının kabul edilmeyeceği ve Filistin Hükümetinin destekleneceği ilan edilmelidir.

İslâm Alemi Ne Yapmalıdır

Bütün İslâm Coğrafyasındaki çatışmaların, savaşların ve tecavüzlerin gerçek sebebi, İslâm aleminin müşterek bir iradeye sahip olamamasıdır. Türkiye'nin Filistin meselesinde atacağı cesur ve kararlı adımlar, sınır komşularımız başta olmak üzere, çok sayıda İslâm devletinin dış politikalarını yeniden düzenlemelerine sebep olacaktır. Hassasiyetimiz, hem İsrail, hem de Batılılar tarafından dikkate alınacaktır.

Bu nedenlerle, aşağıdaki faaliyetler, Türkiye tarafından yürütülmeli ve desteklenmelidir.

  • İslâm Ülkelerinin her ay ödemeyi taahhüt edecekleri belirli miktarlardan meydana gelen bir yardım fonu oluşturulmalı, bu fondan, Meşru Filistin Hükümetinin aylık bütçesi karşılanmalı, ayrıca yetişkin her ferdine aylık maaş bağlanmalıdır.

  • İslâm Ülkeleri Savunma Bakanları” acil toplantıya çağırılmalı; “Savunma İşbirliği” imkanları araştırılmalı; Türkiye, İran, Suriye, Irak Mukavemet Örgütü ve Filistin ile bu işbirliğinin çekirdeği oluşturulmalı; bu çerçevede, bir anfibi tugay, bir zırhlı tugay ve bir hava indirme tugayından oluşacak “İslâm ani Müdahale Gücü”nün teşkili imkanları aranmalı ve teşvik edilmelidir.

  • Mısır'ın Refah kapısını açması için baskı uygulanmalıdır.

  • Suriye, İsrail sınırındaki askeri varlığını arttırması için teşvik edilmelidir.

Türk Devletleri, tarihi boyunca batının İslâm alemini hedef alan 21 Haçlı Seferini önlemiştir. 22, 23 ve 24. Haçlı Seferi diyebileceğimiz, II. Dünya Harbi ile gelen işgaller, İsrail Devletinin kurulması ve ABD'nin Irak'ı işgalinde görev almamıştır. Sonunda iş yine Türkiye'ye düşmüştür. Bu sorumluluktan kaçınmak, tarihi misyonumuza, mensup olduğumuz medeniyete olan vecibelerimize ve Türkiyenin bekasına ters düşmektedir.

Gayret bizden takdir Allah(cc)'dandır. 12 Ocak 2009

Adnan Tanrıverdi

E.Tuğgeneral

ASDER Gnl.Bşk.

Hizmetlerimiz hakkında ve ihtiyaçlarınız ile ilgili detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçin...

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Similar Topics

Ürünlerimiz ve Hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için tıklayınız.

Whatsapp İletişim Hattı