Filistin Sorunu Nasıl Çözülür? (12 Şubat 2009)

FİLİSTİN SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?

İsrail'in kullandığı yöntemle çözülür. Yani Filistin'in, İsrail'in askerî gücünü dengeleyecek bir askerî gücü, İsrail'in karşısına koymasıyla çözülür.

Barışçı yaklaşımlar, İsrail'i hakkaniyet çizgisine getiremez.

İsrail sahip olduğu güce ve arkasındaki batı desteğine güveniyor.

Bir de, Filistin'in zayıf, güçsüz ve yalnızlığı onu daha da saldırgan yapıyor.

Hedeflerine ulaşıncaya kadar, askerî gücünü Filistin Halkı üzerinde kullanmaya devam edecektir.

Filistin Yönetiminin birlik içinde olmaması, dostları, dost gibi görünen ve görünmeyen düşmanları tarafından, yadırganıyor.

Ama işgal altında olduğu, hem de savunmasız bırakılan her karışına kendi insanını yerleştirme hesabı yapan, gayri meşru bir işgal devletinin işgalinde olduğu unutuluyor.

Savaşta olmayan başka devletler, iç ve dış siyasetlerinde birlik içinde mi dirler? Muhalefetleri yok mu? Hem de bazılarında yıkıcı derecede faaliyet gösteren muhalefetleri yok mu ki, işgal altındaki Filistin'in Yönetimindeki çatlaklık yadırganıyor?

Filistin Halkına haksızlık edilmemeli. Karıştırıcıların eserlerine değil, Filistin Halkının çoğunluğunun oyunu almış olan parlamentosu ve içinden çıkan hükümeti muhatap alınmalı ve ihtiyacı olan mali ve askeri destek verilmelidir. Birlik ancak böyle sağlanabilir.

 

Filistin, İslâm Ülkelerinin ortak sorunudur. Diğer işgal altındaki Müslüman Milletler de öyledir.

İhtiyaç duydukları destek verilmelidir.

Öncelikle Filistin üzerindeki ablukanın kaldırılmasına yardım edilmelidir.

İnsanî yardımların ulaştırılabilmesi için Gazze'ye deniz, Ramallah'a da hava koridoru kurulması sağlanmalıdır. Filistin'in dünya ile irtibatı İsrail'in insafına bırakılmamalıdır.

Bunun için İslam ülkelerinin açık desteğine ihtiyaç vardır.

Güç kullanımı dahil her yol denenmelidir.

 

Filistin üzerindeki zulüm, İslâm Ülkelerinin imtihanı olarak kabul edilmeli ve birleştirici etkisinden faydalanılmalıdır.

İslâm Ülkeleri gücünü farketmeli, içinde bulunduğu dağınıklıktan kurtulmalıdır.

Birbuçuk milyarlık nüfusu; sahip olduğu yer altı ve yerüstü enerji kaynakları; kara, deniz ve hava ulaşımlarını kontrol edebilen jeopolitik konum ve büyüklüğü ile İslam Dünyasının, dünya lideri olması için tek eksiği, müşterek iradeyi sergileyecek mekanizmaları kuramamış olmasıdır.

Birleştirici olarak İSLÂM yeterli bir faktördür.

Güç olarak da, birlikte hareket edildiği takdirde, sahip olunan coğrafya yeterlidir.

 

İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ) daha aktif hale getirilmelidir.

Bağlı Kuruluşlar arasına “Müslüman Devletler Savunma Bakanları Konferansı”, Komiteler arasına da “Savunma İşbirliği Daimi Komitesi” ve “Savunma Sanayii İşbirliği Daimi Komitesi” dahil edilmelidir.

İslam Ülkeleri, Jeopolitik konumları ve ırkî bağları dikkate alınarak

  • Müslüman Ortadoğu Arap Devletleri Birliği (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin, Irak, Katar, Kuveyt, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan, Umman, Ürdün, Yemen)

  • Müslüman OrtaasyaTürk Devletleri Birliği (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızhistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan)

  • Müslüman Yakın Doğu Devletleri Birliği (Afganistan, Bangaldeş, İran, Pakistan)

  • Müslüman Uzak Doğu Devletleri Birliği (Brunei, Endonezya, Malezya)

  • Müslüman Kuzey Afrika Devletleri Birliği (Cezayir, Fas, Libya, Mısır, Tunus)

  • Müslüman Okyanus Havzası Afrika Devletleri Birliği (Batı Sahra, Benin, Burkina Faso, Çad, Fildişi Kıyısı, Gabon, Gambiya, Gina, Gine Bussau, Kamerun, Mali,Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegel, Sierra, Leone, Togo, Guyana, Sirunam)

  • Müslüman Kızıl Deniz Havzası Afrika Devletleri Birliği (Cibuti, Eritre, Komor, Mozambik, Somali, Sudan)

  • Müslüman Avrupa Devletleri Birliği

olarak bir araya getirilmeli, öncelikle birbirine komşu olanlar arasında saldırmazlık anlaşmaları, sonra da Savunma İşbirliği Anlaşmaları oluşturulmalıdır.

Bölgesel Birliklere mensup devletler, federatif bir yapı ile; Bölgesel Birlikleri de konfederatif bir yapı ile birleştirerek, İslâm Birliği hedeflenmeli ve çalışmalar bu hedefi elde edecek şekilde yönlendirilmelidir.

Ekonomik ve Teknolojik gücün yeterli olması, birliğe götürücek fevkalade önemli bir etken olmakla birikte; birlikte hareket edebilmek ve mevcut imkanları aynı hedefe yönlendirebilmenin de, ekonomik, teknolojik, askerî ve siyasi güçün oluşturulmasını çabuklaştıracak çok önemli bir etken olduğu unutulmamalıdır.

 

İslâm Ülkelerinin her biri ayrı ayrı, savunma silahları bakımından Müslüman olmayan ülkelere bağımlıdırlar. Kendi harp silah ve vasıtalarının büyük bir kısmını kendileri üretememektedirler. Bu durum da savunma zafiyetine sebep olmaktadır.

Birleşirlerse, bu sorunu da kolayca alt edebilirler.

İlk işbirliği Savunma Sanayi alanında yapılırsa, İslam Ülkeleri daha bağımsız hareket edebilecekler ve yapılacak tecavüzleri etkili bir şekilde önleme imkanına sahip olabileceklerdir.

Savunma Sanayinin kurulabilmasi için Teknoloji, mali kaynak ve yeterli pazara ihtiyaç vardır.

Müslüman Devletler imkanlarını birleştirebilirlerse gerekli olan şartları oluşturabilirler. Kaynaklar, teknolojisi yeterli olan devletlere yönlendirilebilir. Farklı ülkelerde üretilenler birleştirilerek harp silah ve vasıtaları üretilebilir ve savunma ihtiyaçları karşılanabilir. Hiçbir devlet sadece kendi ihtiyaçları için, kendi kaynakları ve kendi teknolojisi ile savaş sanayii kurmaz. Türkiye ana muharebe vasıtalarının her birini yapacak teknolojiye sahiptir. Ama ilk üretim için mali kaynağa, üretimin devamı için de geniş bir pazara ihtiyacı vardır.

İmkanlar birleştirilir ise; dört-beş bin tank yerine yüz bin tank, beş-altı yüz ucak yerine onbin uçak, beş yüz savaş gemisi yerine onbeşbin savaş gemisi, dört yüz helikopter yerine onbin helikopter üretilebilecektir.

Müslüman Devletler Birliği, kendi silahlarını kendileri üretirlerse ve aralarında da savunma işbirliği kurulursa, kaynakları kendilerini tehdit eden ülkelere akmayacak ve tecavüzler de kesin olarak önlenebilecektir.

Bu seviyeye de en geç on yıl içinde ulaşılabilir.

Ufkumuz böyle olursa, Müslüman milletlere bu gün yönelen tecavüzleri de aktif bir şekilde önleyebiliriz.

 

Filistin'e gelince;

FİLİSTİN, İsrail'in askerî gücü karşısında nasıl denge sağlayabilir? Altmış İslâm Ülkesinin her biri, modern ana muharebe vasıtasının her birinden (tank, savaş uçağı, helikopter, denizeltı, vb) birer ikişer tane Filistin'e hibe etse; Akdeniz, Kızıldeniz ve Okyanuslara kıyısı olan İslam Ülkeleri “DENİZ ÜSLERİ”; İsrail'e Komşu İslam Ülkeleri “KARA ÜSLERİ”; İsrail'e savaş uçaklarının menzili içindeki İslam Ülkeleri de “HAVA ÜSLERİ” verseler; Bütün İslam Ülkeleri Filistin'nin seçilmiş meşru Hükümeti ile, Saldırmazlık ve Savunma İşbirliği Anlaşması yapsalar; Filistinli askerleri ülkelerindeki üslerde, hibe edilen silahlar üzerinde ve diğer askeri konularda eğitseler; en geç beş sene içinde, Filistin'in, dost ülkelerdeki askeri üslerinde, kara, deniz ve hava kuvvetlerinden oluşan modern bir ordusu olur.

 

İslam Ülkelerinden de, İslâm Coğrafyasındaki ihtilaf bölgelerinde kullanılmak üzere; zırhlı, hava indirme ve komando tugaylarından oluşan; kara, deniz ve havadan taşınabilen, müşterek bir komutaya bağlı, Kolordu seviyesinde bir “Ani Müdahale Gücü” oluşturulmalıdır.

 

İşte ancak bundan sonra, Filistin ile İsrail arasında ADİL, KABUL EDİLEBİLİR ve KALICI bir barış konuşulabilir.

Filistin Halkı üzerine düşeni yapıyor. Sıra diğer Müslüman Milletlerdedir. 12 Şubat 2009

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

SADAT A.Ş.Ynt.Krl.Bşk.

Hizmetlerimiz hakkında ve ihtiyaçlarınız ile ilgili detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçin...

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Ürünlerimiz ve Hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için tıklayınız.

Whatsapp İletişim Hattı