Hak Bilmez Şükür Yoksunları

Bir süredir dünyada her şeyin çok hızlı değiştiğinin farkındayız ancak bu kadar hızlı bir değişime devletler hazır mı? Türkiye bu süreçte kendi içinde ne yaşıyor? Soru tam da burada. Günlerdir Kovid-19 ile yatıp kalkıyoruz. Dünyanın dengesinin yanında psikolojimiz bozuldu desek yeridir…

Esas konumuza dönelim…

Çin’de başlayan Kovid-19’un ulaşamadığı hatta bulaşmadığı ülke kalmadı. Dünya korona ile mücadele ederken ve bazı ülkeler nerdeyse sessiz savaş pozisyonu almışken Türkiye’de neler oluyor ona bakmak gerekir.

Ana muhalefet CHP’nin, görevi dışında her şeyi yapmakta ve ülkenin toplumsal huzuru açısından pek yapıcı bir durum sergilediğini söyleyemeyiz. Grup başkan vekilleri başta olmak üzere her birinin bir telden oynamasının akıllara ziyan bir durumu ortaya çıkardığını söylemekte sakınca görmüyorum.

Kovid-19 ile mücadelede dünya liderlerinin Başkan Erdoğan’la görüşmesi ve bazı konularda Türkiye’den yardım talep etmeleri, dünya basınında Türkiye’den övgü dolu bahsedilmesi, Türkiye’deki muhalefeti gurur duymaya teşvik etmesi gerekirken, kudurma derecesine gelmelerinin hiçbir mantıklı izahatı yok sanırım.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklama, siyasi etik açısı bakımından dahi en fazla akıl noksanlığı olarak yorumlanabilir. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı yetersiz görmesi, bakanları beceriksizlikle suçlaması ve bazı konularda yabancı basını manipüle etmesi Türkiye düşmanlığı olarak okunur. Bunu da bir marifet gibi savunması, hem grubun hem cenahın tarihteki yanlış yerlerini almalarıyla sonuçlanır. 

Bazı CHP’li vekillerin FETÖ adamları tarafından koordineli bir şekilde yönetilmesi, yurt dışı gezilerinde sakıncalı isimlerle sarmaş dolaş olmaları göz ardı edilmemelidir. Engin Özkoç ve arkadaşlarının FETÖ’nün karanlık adamları tarafından yabancı servis elemanları ile kapalı kapılar ardında bir arada olması sanırım lobi faaliyetleri değildir. Bu ve buna benzer bütün yapılara karşı gerekli tedbirlerin alınması gerekir.

Gelelim İyi Parti’ye… Bu grubun başka derdi yokmuş gibi Amerikan hastalığına yakalanmışlar. Neredeyse CIA’nın Türkiye temsilcisi gibi çalışmaktadırlar. Amerika’nın Türkiye karşıtı yaptığı bütün açıklamaların İyi Parti’de karşılık bulması ayrı bir ironi… Bu durum ayyuka çıkmaya başladı desek yeridir. Türkiye’nin kıta sahanlığını ilan etmesinin arkasından olumlu gelişmeler sergilenirken bir yandan da Ümit Özdağ’ın batı adına ülkesini eleştirmesini vazife edinmesinin mantık üzerinde bir karşılığı olduğunu sanmıyorum.

Münhasır ekonomik anlaşmalara karşı ülkesini eleştiren Ümit Özdağ ve grubunun kime hizmet ettiğini anlamak için ince detaylara bakılmalı. Örneğin SADAT A.Ş.’yi eleştirmesi birçok basına yalan yanlış bilgi vermesi tesadüf değildir. SADAT ve yönetimini hedefe koymasını mantıken anlamsız buluyorum. Özel bir savunma Ş.T.İ olan bu kuruma karşı ancak Yunanlar, İngilizler veya ABD’liler karşı çıkabilir. Ha bir de devlet içinde devlet olmaya çalışan FETÖ… Meral hanımın zaman zaman yaptığı açıklamalardaki özel kodlar, 15 Temmuz öncesi ve sonrası açıklamaları kriminal vaka olarak halen gizemini korumaktadır.

Muhalefetin beklentisi akabinde bir Türkiye olsaydık ne olurdu sorusunu sorduk mu kendimize?

Bu ülkede Cumhurbaşkanı Kenan Evren olsaydı sanırım hükümet çoktan görevden alınmış olup Libya’yı Fransızlara bırakır münhasır ekonomik alana ihtiyaç duyulmazdı. Müslümanlar muhtemelen zindanlara doldurulup her türlü işkenceye maruz bırakılacaktı. Dahası NATO sevgisinden dolayı belki İzmir ve Kıbrıs Yunanistan’a bile verilebilirdi. Darbe yaparak Yunanları NATO’ya alan adam ülkesini bile satar… 

Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk olsa bütün kanunları ve oturumları İsrail ve Batı adına düzenler, tüm Müslüman gruplar terörist ilan edilir, her türlü yasa çıkartılırdı. Hatta sanıyorum ki; iç savaş için bütün yetkilerini kullanır, askerin darbe yapması için bütün zemini hazırlardı…

Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden görevde olsa her gün postalarına göre mütedeyyin partileri kapatır ve ülke tarihini en derin yerlere sürüklerdi. 

Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı olsa sessiz sedasız bütün FETÖ çocuklarını altın nesil diye orduya alıp orduyu sesiz sedasız Conilere hizmetkâr yapacaktı. Belki de tankları sokaklarda yürütüp hükümeti alaşağı edecekti. 

Bütün bu örnekleri niye verdin diye soracak olursanız biraz vicdan ile kendinizi sorgulamanız için… Bu ülkede bu vakte kadar bu ve aynı vazifeler edinmiş şahıslar yönetimdeydi. Bizler eski Türkiye’yi görmek istemiyoruz. Mevcut iktidarımızın gerek iç meselelerde gerekse dış meselelerde ne ile nasıl mücadele ettiğini görmezden gelmeyelim. Vatanı seven ve milleti için mücadele eden iktidara karşı nankör olmayalım. Maksat Başkan Erdoğan’ı övmek değil, burada bir şahsı övmek istesek çok farklı yönleri ele alırız ancak burada mesele vatandır. Bir liderin ülkesi adına her türlü çabayı sarf ederek mücadele ettiğini görmek, vatan ruhunu pekiştiriyor. Kovid-19 ile başlayan ekonomik buhran neredeyse tüm devletleri yutmak üzereyken bizimkiler tiyatro peşinde… Lütfen bir kereye mahsus da olsa nankörlüğü bir kenara bırakın ve bu vatana sarılın. 

Vesselam…

 

Alıntıdır:https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sabri-balaman/hak-bilmez-sukur-yoksunlari-32054.html

Tags: